ARAMA
Makaleler
05.07.2021

Bir uzmanlık alanı olarak bakım
ve annelik

Toplumsal cinsiyet rolleri bakımından geniş bir yelpaze boyunca konumlansa da bakım emeğinin çoğunlukla annelerin sorumluluğunda olduğunu...

Ekin Gamze Gencer

Görsel 1: Hindistan'ın Noida şehrinde yaşayan otizmli sanatçı Amrit Khurana'nın tablosu.

Makale

05.07.2021
11 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Ekin Gamze Gencer

Ekin Gamze Gencer, 2009 yılında Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu. Sonrasında Columbia Üniversitesi’nde Sosyokültürel Antropoloji bölümünde yüksek lisans yaptı. ERG Eğitim Gözlemevi’nde Politika Analisti...
Devamını Oku...

Etiketler

PAYLAŞ

Toplumsal cinsiyet rolleri bakımından geniş bir yelpaze boyunca konumlansa da bakım emeğinin çoğunlukla annelerin sorumluluğunda olduğunu reddedemeyiz. Engellilik ve tam bağımlılık çerçevesinde herkes eşit ve özgürdür hükmünün anahtarı bir “diğer”in yani ihtiyaçları karşılayan diğerkâm ve adanmış bir bakım verenin olması. Bakım emeğinin ve engelli çocuk annesi olunmasının kadınlara yüklediği “her şey olma” zorunluluğunun ise sivil toplumda kurumsallaştığını ve istihdama dönüştüğünü görüyoruz. Dolayısıyla, yaşam koşulları sosyal girişimciliğe el vermeyen annelerin de sosyal destek mekanizmalarına erişebilmeleri gerektiğini unutmamalıyız.

Meral Akşener, 2 Nisan Otizm Farkındalık Günü’ne dikkat çekmek için 31 Mart 2021’deki İYİ Parti Meclis Grup Toplantısında "Benim ailemde de var engelliler. Yıllar evvel bir büyüğüm demişti ki Meral, engelli çocuğu olmak bir anne için nedir biliyor musun? Ondan evvel ölmemeyi dilemektir" açıklamasını yapmıştı.Pek çok engelli2 bireyin “yaşam” ve “sömürü, şiddet ve istismardan masun olma” hakları annelerinin ömrüyle sınırlı. Bu bireylerin hayatta kalma sorumluluklarının annelerinde olduğu ön kabulünü sorgulayabilir ve de kamu hizmetlerinin engelli bir bireyi hayatta tutmasının ancak bu hizmetlere erişimi kolaylaştıran bir anne hayatta olduğu sürece mümkün olduğunu söyleyebiliriz ama Akşener’in verdiği örnek tüm bu meşakkatli süreçleri daha etkili bir söylemle, bir çırpıda söze döküyor.

Türkiye’de 18 yaşından büyük ve engelli bireylere sunulan tüm sosyal hizmetler Engelli Sağlık Kurulu’nun verdiği rapor yoluyla açılıyor.3 Sağlık Kurulu Raporu bireyler hakkındaki değerlendirmelerini belirli bağımlılık (“bakıma muhtaçlık”) tanımları üzerinden yapıyor ve değerlendirme sonucunda seçilebilecek üç kutu bulunuyor: bağımsız, kısmi bağımlı ve tam bağımlı.4 2021 Nisan ayı itibarıyla Türkiye’de Engelli Sağlık Kurulu Raporu almak için hastaneye başvurmuş 775.012 “ağır engelli” birey bulunuyor.5 Bu durum “günlük yaşam aktivitelerini yardım almasına rağmen kendi başına gerçekleştiremediğine karar verilen” 775.012 birey ve bu bireylere hayatları boyunca yardım etmesi gereken en az 775.012 kişi olduğuna işaret ediyor. Yani, tam bağımlılık durumunun getirebileceği koşullardan dolayı kamu hizmetlerinin bir kişinin bakımını bir diğer kişiye bağlamakla sağlanması gerekiyor. Ancak, tam bağımlılık kararı verilirken, “bağlanılan” kişiye bu sorumlulukla beraber tanınan haklar çok sınırlı.6 Bakım veren kişinin hukuki olarak “bakma yükümlülüğü” ötesinde, geleceğe dair plan, hayal ve hedeflerinin ortadan kalkması bekleniyor; sistem, bakım verenlerin “özgürlük-süz” olmayı kabul ettikleri varsayımı üzerine kurulu.

Bakım emeği ve annelik

Toplumsal cinsiyet rolleri bakımından geniş bir yelpaze boyunca konumlansa da bakım emeğinin çoğunlukla annelerin sorumluluğunda olduğunu reddedemeyiz. Engelli bireylerin annelerine belli koşullara bağlı olarak erken emeklilik hakkı tanınıyor.7 Bu hak babalara tanınmıyor. Buradaki varsayım annelerin, istihdamın parçası olmak yerine, hayatlarının anne ve bakım veren olmak dışında kalan kısımlarından feragat etmeyi kendilerine görev bilmeleri değil mi? Bugün itibarıyla engelli bireylerin “evde bakımına destek” için sağlanan yardımdan 535.805 kişi faydalanıyor.8 Destek sağlanmasının şartlarından biri “en az 8 saat kesintisiz fiili bakım” ve hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarının asgari ücretin aylık net tutarının 2/3’ünden daha az olması. Bakım veren annenin çalışırken bakım aylığının devam edip etmeyeceğiyle ilgili son kararı ise sosyal hizmetler değerlendirme heyeti veriyor.9 Yani devlet tam zamanlı, kariyer ve yükselme odaklı işlerde çalışan ve bu doğrultuda para kazanan anneleri sosyal destek mekanizmalarının dışında tutuyor. Basında engelli anneliği temsillerinde anneler “fedakarlıklarıyla takdir topluyor”, özverileriyle “toplumun madalyasız kahramanları” ilan ediyorlar, “hem annelik hem babalık” yaptıkları için “yılın annesi” seçiliyorlar.10 Kadınların kendilerine dair kimlik kurgularının, özerkliklerinin ve  toplumsal hayata katılma potansiyellerinin “engelli çocuk annesi” olduktan sonra önemini yitirmesi, teoride sahip oldukları hak ve imkânlardan feragat ederek “özgürlük-süzlük”ü kaderleri olarak kabul etmeleri bekleniyor.

Birleşmiş Milletler kapsamındaki Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme “engelliler kendileri hakkında başkaları tarafından karar verilen koruma ve yardıma muhtaç bireyler olarak görülmek yerine kendi yaşamları üzerinde yetki ve karar sahibi hak öznesi özerk bireyler olarak kabul edilmektedir” diyor ve bu yaklaşımın amacının “tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde yararlanmasını teşvik ve temin etmek”11 olduğunu söylüyor. Adalet ve eşitliğe dair sosyal örgütlenmeler bağımsızlık idealini ahlaki bir pozisyonda tanımlarken, çocukları geleceğin bağımsız bireyleri olarak konumlandırıyor.12 Engellilik meselesi üzerine çalışan araştırmacılar ise karşılıklı bağımlılığa dikkat çekip hiç kimsenin hayatının tamamında ideal özerk vatandaş olamayacağını, doğumdan ölüme her insanın “karşılıklı bağımlılıklar”la hayatta kaldığını hatırlatıyor ve engel/bağımlılık ve engelsiz/bağımsızlık arasındaki mesafenin idealize edildiği kadar uzak olmadığının altını çiziyor.13 Türkiye’deki mevcut kamu hizmeti mekanizması ise engelli bireylerin haklarını kullanmakta ömürleri boyunca annelerine ve de “karşılıklı bağımlılıklar” bağlamında sosyal destek mekanizmalarına bağımlı olduğu bir toplumsal gerçeklik kapsamında yaşayan annelerin ihtiyaçları ve hak mahrumiyetlerine karşılık vermekte yetersiz kalıyor.

Meclis Komisyonları ve salgın günlerinden manzaralar

Görsel 2: TBMM Down Sendromu, Otizm ve Diğer Gelişim Bozukluklar Meclis Araştırma Komisyonu. Ekin Gamze Gencer'in izniyle kullanılmıştır.
Görsel 2: TBMM Down Sendromu, Otizm ve Diğer Gelişim Bozukluklar Meclis Araştırma Komisyonu. Ekin Gamze Gencer'in izniyle kullanılmıştır.

ABD’li filozof Eva Feder Kitty, herkesin “adil bir toplumun özgür ve eşit vatandaşları” olduğu ön kabulünün, engelli bir bireyin annesi olmanın getirdiği sorumlulukları yok saydığını söylüyor.14 Engellilik ve tam bağımlılık çerçevesinde herkes eşit ve özgürdür hükmünün anahtarı bir “diğer”in yani ihtiyaçları karşılayan diğerkâm ve adanmış bir bakım verenin olması. Pek çok toplumsal ortamda kadınların bakım veren oldukları sürece kağıt üzerinde parçası oldukları ekonomik, sosyal ve siyasi düzenin eşit katılımcısı olamayacaklarının olağan karşılandığını söyleyebiliriz. Bu yazının giriş kısmında alıntıladığımız Meral Akşener’in de belirttiği üzere anneler ne olursa olsun hayatta kalmak zorunda. Dolayısıyla annelerin ölümleri bile bakım sorumluluklarının bir uzantısı. Bir başka çarpıcı örnek için TBMM Down Sendromu, Otizm ve Diğer Gelişim Bozukluklar Meclis Araştırma Komisyonu’nda15 konuşan, otizmli çocuğu olan bir kadına kulak vermek yeterli: "Ben öldükten sonra çocuğum ne olacak? Kim bakacak? Ben bunun cevabını istiyorum. Çocuğuma bakabilecek emin eller istiyorum, rahatlıkla ölebilmek için…[Ç]ünkü devletim evladıma bakacak kadar yeterli değil..."16

Devletin karar mekanizmalarının eşitlik varsayımıyla yola çıkıp, engellilikle ilgili düzenlemeleri ek ayarlama ve düzeltiler doğrultusunda oluşturması, devamlı yamalanması gereken bir kural ve uygulamalar bütününü beraberinde getiriyor. “Genele” hitap eden mevzuatta yamaların yapılmasında ise ailelerin ve çoğunlukla ailelerin kurmuş olduğu sivil toplum kuruluşlarının savunuculuk çalışmalarının etkisi çok büyük. Bu durum COVID-19 sürecinin getirdiği belirsizliklerden ötürü hızla değişen ve parçalı alınması gereken kararlarda daha da belirginleşti. Gündelik hayatı doğrudan ve anlık etkileyen kararlar “genele” yönelik alınırken, alınan kararlara engelli bireylerin hayatlarını sürdürebilmesi için ilaveler yapılması gerekti. Örneğin, 2020 Mart ayı sonunda başlayan sokağa çıkma yasaklarında “uzun süre kapalı ortamda kalma[nın] ruhsal ve fiziksel olarak sağlıklarını olumsuz etkileyeceği” bilinen özel gereksinimli çocuklara evden çıkma izni “Özel Gereksinimi olan Çocuk ve Gençlerle ile İlgili İstisnaları İçeren Ek Genelge”yle 9 Nisan 2020’de çıktı.17 Bu süreçte, ailelerin sivil toplum kuruluşları etrafında bir araya gelerek toplu dilekçe yazdıklarını, doğrudan bürokratlara ulaştıklarını ve sosyal medya kampanyaları başlattıklarını gözlemledik. Ailelerin ebeveyn ve sivil toplum temsilcisi kimlikleri doğrultusunda Bakanlıklarla kurdukları birebir ve “içeriden” iletişim, savunu çalışmalarının gidişatında özellikle belirleyici oldu.

Bakımın bir uzmanlık ve sosyal girişimciliğe dönüşümü

Sosyolog Sophia Brock engelli çocukları olan kadınların annelik deneyiminin farklı roller gerektirdiğini ve bu rollerin birkaç arketipte yoğunlaştığını söylüyor: birincil bakım veren, uzman, savunucu ve “modern azize”.18 Tam bağımlı bireyin “her şeyi” olunmasını sağlayan kişi rollerine bürünme beklentisi otizmde19 iyice görünür hale geliyor. Hollandalı engellilik çalışmaları uzmanı Mitzi M. Waltz ise tam zamanlı “profesyonel” otizmli çocuk velisi olma beklentisini otizm tarihine özgü “anneyi suçlama” davranış örüntülerine yoruyor.20 Bugünün otizmli birey annesinin kahraman olması ve “normallik” arayışında her yolu denemesi beklendiği ve teşvik edildiğini söyleyebiliriz. Otizm STK’larının sayısı oldukça fazla. Bu durum ülkemiz için de geçerli. Türkiye’de otizm odaklı 5 federasyon, 122 dernek ve 8 vakıf bulunuyor. Bu kuruluşların neredeyse tamamının kurucusu otizmli bireylerin anne ve babaları. Otizm STK’larını “meclis” gibi çatılar altında bir araya getirmeye çalışan üst yapıların yönetimlerinde çoğunluk babalardan oluşsa da sahadan deneyimler STK’ların çok önemli bir bölümünün anneler tarafından kurulduğunu ve yönetildiğini gösteriyor.

Yukarıda resmettiğimiz tablo, bakım emeğinin ve engelli çocuk annesi olunmasının kadınlara yüklediği “her şey olma” zorunluluğunun sivil toplumda kurumsallaştığı ve istihdama dönüştüğü örnekler olduğuna işaret ediyor. Çocuklarının bağımlılık düzeyi, engel türü ve özellikle de sosyoekonomik imkanları doğrultusunda kadınların annelik rollerinin sivil toplumda birer meslek alanı getirdiğini görüyoruz. Savunu faaliyetlerinde bürokratlarla doğrudan iletişime geçmenin ve topluluk olarak tepki vermenin sorunlara yapılan yamalarda etkili olması bu durumun başlıca sebeplerinden biri. Anne ve uzman olmaya özgü ethos’un (diğer bir deyişle, değerler sisteminin) sivil toplum temsilcisi olma yetkinliğiyle birleşmesi sonucu, engelli çocukları olan kadınlar, politikacılar ve bürokratlar karşısında temsil hakkı edinebiliyor ve taleplerini bu şekilde meşrulaştırıyor. Söz konusu meşru zemin ise benzeri görülmemiş bir sosyal girişimcilik üstüne inşa edilmiş durumda.

Sosyal girişimciliğin çocukların engel grupları özelinde sivil toplumda tomurcuklanmasıyla kadınlara atfedilen engelli çocuk annesi olmak dışındaki hayatlarından feragat etme beklentisi birbirinden bağımsız olgular olarak düşünülemez. İstihdam annelere diğer yetişkinlerle konuşabilecekleri, ailelerine olan sorumluluklarını geçici olarak askıya alabilecekleri, beceri ve yeteneklerini kullanabilecekleri bir alan tanıyor. Ancak, çalışan anneler çalışmanın bencillik ve “rahatına düşkünlük” gibi algılanmasından dolayı çalışırken suçluluk hissettiklerini söylüyorlar.21 Sivil toplumda çalışmak annelere hem kendilerinin ve çocuklarının hak mücadelesinin hem de istihdam dünyasının bir parçası olma imkanını tanıyor.

Özgürlük-süzlüğü koşulsuz kabul etmeleri beklenen, çocuklarının bakımının tamamını üstlendiklerinden ölümleri bile kendilerine ait olmayan annelerin işleri kendi ellerine almış olmaları takdire şayan bir durum. Ancak, koşulları bunları yapmaya el vermeyen annelerin bağımlılıklarının karşılığının yine devlette olduğunu, annelerin sadece kendileri için var olan, çocuklarının durumundan bağımsız, sosyal destek mekanizmalarına da erişebilmeleri gerektiğini unutmamak gerek.

1https://halktv.com.tr/turkiye/otistik-genc-iyi-parti-kursusunde-andimizi-okudu-452483h
2Bağlamına göre değişecek şekilde engelli/engeli olan/özel gereksinimli/özel önlem gerektiren ifadeleri kullanılageliyor; ben bu yazıda resmi belgelerde engelli sözcüğü kullanıldığı için, engelli sözcüğünü kullanıyorum.
30-18 yaş arası bireyler için ise Çocuklar için Özel Gereksinim Raporu gerekiyor.
42019’da yürürlüğe giren ERİŞKİNLER İÇİN ENGELLİLİK DEĞERLENDİRMESİ HAKKINDA YÖNETMELİK’e kadar bu grup için “ağır engelli” sözcüğü kullanılıyordu.
5Engelli Sağlık Kurulu Raporu almak için yetkili hastanelere başvurmamış ve hizmet almak için
devletle temasa geçmemiş bireyleri kapsamamaktadır. https://www.aile.gov.tr/media/78170/eyhgm_istatistik_bulteni_nisan_2021.pdf
6Kamu kurumlarında çalışan ve en az yüzde %70 oranında (tam bağımlı) engelli çocuğu olan ebeveynlere çocuklarının hastalanması hâlinde, hastalık raporuna dayalı olarak iznin anne veya babadan sadece biri tarafından kullanılması kaydıyla bir sene içinde toptan veya bölümler hâlinde on güne kadar kadar mazeret izni veriliyor.
75510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun yaşlılık sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları başlıklı 28. Maddesi 8. fıkrasında, ''Emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan kadın sigortalılardan başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede ağır engelli çocuğu bulunanların, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen prim ödeme gün sayılarının dörtte biri, prim ödeme gün sayıları toplamına eklenir ve eklenen bu süreler emeklilik yaş hadlerinden de indirilir.'' hükmü bulunmaktadır.
8Her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle, hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı, asgarî ücretin aylık net tutarının 3'te 2'sinden daha az olan bakıma ihtiyacı olan engellilere, engellinin bakımına destek amacıyla verilen sosyal yardımdır.”
9Daha fazla bilgi için: http://www.sahimsen.org.tr/evde-bakim-ayligi-baglanma-sartlari-icerik-260
10Bu söylemi tüm veçheleriyle kapsamasa da ulusal ve yerel basından bazı örnekler için: https://www.aa.com.tr/tr/yasam/engelli-annesi-olmayi-bir-lutuf-olarak-goruyorum/1628393; https://www.cnnturk.com/turkiye/zihinsel-engelli-2-cocuk-annesi-harabe-evde-yasam-savasi-veriyor?page=5; https://www.diyanethaber.com.tr/diyanet-takvim/engelli-annesi-olmak-h10473.html; https://www.ordu.bel.tr/Haber/44323/%E2%80%98yilin-annesi-engelli-2-evladina-bakan-nursen-kirca.
11https://ailevecalisma.gov.tr/media/5599/engellilerin-haklarina-iliskin-sozlesme-kapsaminda-engelli-haklari-ulusal-gostergeleri-kitabi-turkce.pdf
12Eva Feder Kitty, Love’s Labor: Essays on Women, Equality and Dependency, Routledge, 1999.
13Disability and Mothering Liminal Spaces of Embodied Knowledge
14Eva Feder Kitty, Love’s Labor: Essays on Women, Equality and Dependency, Routledge, 1999.
15İlgili Meclis Komisyonu’nun tam ismi şöyle geçiyor: Down Sendromu, Otizm ve Diğer Gelişim Bozukluklarının Yaygınlığının Tespiti ile İlgili Bireylerin ve Ailelerinin Sorunlarının Çözümü için Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu.
16https://www.haberler.com/gelisim-bozuklugu-olan-cocuklarin-aileleri-tbmm-de-12617873-haberi/
17https://www.icisleri.gov.tr/81-il-valiligine-ozel-gereksinimi-olan-cocuk-ve-gencler-genelgesi
18Sophia Ashleigh Manuel Brock, The Experiences of Women who Mother Children with Disabilities: Maternality, Relationality, Subjectivity, Doktora Tezi, Sydney Üniversitesi, 2017: https://core.ac.uk/download/pdf/212690171.pdf
19Engelli bireyler, aileleri ve oluşturdukları sivil toplum kuruluşlarının kapsamı çok daha geniş olsa da benim çalışma deneyimim Türkiye’deki otizm STK’larıyla sınırlı olduğu için bu yazıda başvurduğum örnekler de çoğunlukla bu alandan.
20Mitzi M. Waltz, “Mothers and Autism: The Evolution of a Discourse of Blame”, AMA Journal of Ethics, Nisan 2015, Cilt 17, Sayı 4, 353-358: https://journalofethics.ama-assn.org/article/mothers-and-autism-evolution-discourse-blame/2015-04
21Julia Shearn ve Stuart Todd, “Maternal employment and family responsibilities: The perspectives of mothers of children with intellectual disabilities”, Journal of Applied Research in Intellectual Disabilities, 2000, 13, 109-131.

Görsel 1: Hindistan'ın Noida şehrinde yaşayan otizmli sanatçı Amrit Khurana'nın tablosu.

Görsel 2: TBMM Down Sendromu, Otizm ve Diğer Gelişim Bozukluklar Meclis Araştırma Komisyonu. Ekin Gamze Gencer'in izniyle kullanılmıştır.

Diğer Yazılar

Soru ve mesajlarınızı e-posta yoluyla bize iletebilirsiniz.

E-Posta Adresi:
info@sessizolmaz.org
Bizi Takip Edin

©2025 Tüm hakları saklıdır.