Siber güvenlikteki cinsiyet eşitsizliğini ele almak ve çözmek için ortaya konan çabalar sadece bu alanda değil aynı zamanda toplumun genelinde olumlu değişimlere yol açacaktır.
Çevrimiçi dünyada dolaşırken, pek çoğumuz dijital bir mahallede geziyor gibi hissediyoruz. Ancak bu sanal mahallede, güvenliğin ve eşitliğin sınırları, cinsiyet temelli sorunlarla birleşince hem kullanıcılar hem de sektör açısından bulanıklaşıyor. Çevrimiçi güvenlik, sadece bireysel bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal bir ihtiyaç olarak da değerlendirilmeli ve bu doğrultuda adımlar atılmalıdır. Uluslararası insan hakları kuruluşları, çevrimiçi güvenliği savunurken, fırsatlarda, erişimde, katılımda ve sonuçlarda cinsiyet eşitliği sağlanması çağrısında bulunuyor. Mevcut durum, çevrimiçi deneyimi daha güvenli ve adil hale getirmek için mevcut modellerin gözden geçirilmesi gerektiğini açıkça gösteriyor.
Bu durumu ortaya koyan iki ayrı araştırma var. Biri, kadınların siber güvenlik sektörüne yönelik algılarına dair, diğeri ise kadınların siber saldırılara karşı daha savunmasız göründüğü ve güvenlik teknolojilerine olan ilgileri üzerine. Bu iki perspektif, çevrimiçi güvenliğin cinsiyet temelli sorunları nasıl yansıttığını ve çözüm süreçlerinin nasıl şekillenmesi gerektiğini daha derinlemesine anlamamıza yardımcı oluyor.
Cinsiyet temelli siber şiddet ciddiye alınmalı ve bu doğrultuda atılacak adımlar sayesinde endişe verici bir konu alanı olmaktan çıkmalı. Avrupa Parlamentosu’nun 2021 yılında gerçekleştirdiği bir çalışma, kadınların siber taciz ve takibe maruz kalmasının genel maliyetini 49 milyar ila 89.3 milyar Euro arasında tahmin etmiştir. Cinsiyet temelli siber şiddetin ekonomik bir değerlendirme yoluyla nicelendirilmesi, konunun sağlık maliyetleri, hukuki maliyetler, işgücü piyasası maliyetleri ve azalmış bir yaşam kalitesi ile ilişkilendirilen maliyetleri içerisindeki önemini gösteriyor. Buradan da anlaşılacağı üzere, bu sadece ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda ruh sağlığı ve yaşam kalitesi üzerinde de açık etkiler bırakan bir sorundur. Çevrimiçi dünyada güvenlik ve eşitlik, sadece teknolojiyi değil, aynı zamanda toplumsal normları da şekillendirir. Toplum olarak, çevrimiçi alanı herkes için güvenli ve adil kılmak için kolektif bir sorumluluğumuz olduğunu hatırlamalıyız. Teknolojinin hızla ilerlemesi, internetin güvenli kullanımının önemini acil mesele haline getirirken, dijital dünyadaki tüm eşitsizlikleri de sorgulamamıza neden oluyor. Bu cinsiyet temelli sorunlarla mücadelede, dijital mahallemizin duvarlarını yıkmak hepimizin çıkarınadır. Ve aslında güvenli çevrimiçi dünya eşit erişim ve katılımın sağlanmasıyla hem kullanım hem de yönetişim açısından çözüme kavuşturulabilir.
Araştırmalara bakış
Cybersecurity Ventures’in 2021 yılında yaptığı araştırmaya göre, dünya genelinde 3.5 milyon kişinin çalıştığı tahmin edilen siber güvenlik iş gücünde sadece 4 çalışandan biri kadın. Kadınların siber güvenlik iş gücündeki düşük temsilinin önüne geçmek ve çeşitliliği artırmak için atılacak temel adımlardan biri, yenilikçi politikaları desteklemek ve bu alanda kadınları işe almak. Boston Consulting Group’un (BCG) Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik (İngilizce kısaltması, STEM) alanlarında eğitim gören 2.000 kadınla 2022 yılında yaptığı ve hem personel eksikliği hem de cinsiyet temelli eşitsizliği değerlendirmek üzere oluşturulan araştırmada ise, siber güvenlik ve ilgili alanlarda kadınlar için kariyer fırsatlarının sınırlı olmasının nedenlerini ortaya koyuyor. Araştırma sonuçları kadınların siber güvenlikteki eksikliğini gidermek için hem katılımın artırılmasında hem de yeni fırsatların yaratılmasına yardımcı olacak öneriler sunuyor. Bir dijital devrimin, kadınların siber güvenlik alanında daha fazla istihdam edilmesine katkı sağlayıp sağlamayacağı sorusu önemli bir mesele. Bu soruna yönelik çözümün kolay ve hızlı bir şekilde uygulanabileceğini söylemek pek mümkün değil. Düşündüğümüzde, bu alanda var olan temel engelleri aşmak ve ele almak için daha fazla çaba sarf etmemiz gerektiğini fark ediyoruz. Uzun süredir devam eden bu engeller, birçok kadının STEM disiplinlerinde kariyer yapmasının önündeki engeller olarak karşımıza çıkıyor. Boston Consulting Group’un (BCG) 26 ülkede 2.000 STEM lisans öğrencisi kadınla gerçekleştirdiği araştırma, siber güvenlik alanındaki cinsiyetle ilgili bazı önyargılar doğrulanırken, beklenmedik gerçekleri de gün yüzüne çıkarıyor.
Genel algının aksine, siber güvenlik konusundaki bilgi seviyesiyle ilgili yapılan bu çalışmada katılımcıların %82’si, bu alanda bir miktar veya çok fazla bilgiye sahip olduklarını ifade ediyor. Ancak, cinsiyetle ilgili bazı önyargıların veya sorunların bu bilgiye ulaşmada veya uygulamada bir engel oluşturduğu göz ardı edilemez. Çalışmada dikkat çeken bir diğer nokta, kadınların siber güvenlik eğitimine olan erişimlerinin arttığı yönünde. Katılımcıların %58'i siber güvenlik eğitimine erişimleri olduğunu belirtirken, %68'i zaten siber güvenlikle ilgili bir kurs aldıklarını ifade ediyor. Ancak, bu olumlu gelişmelerin yanında, kadınların siber güvenlik kariyerine yönelik algılarının ve tercih zorluklarının hala varlığını sürdürdüğü görülüyor. Çalışmada öne çıkan bir başka önemli tema, rol modellerinin ve üst düzey teşvikin kadınların siber güvenlik alanında daha fazla yer almasında kritik bir rol oynadığı. Katılımcıların %70’i, bu alanda bilgi sahibi olanların, daha fazla bilgi edinmeye teşvik eden bir rol modele sahip olduklarını belirtiyor.
26 ülkede gerçekleştirilen bu araştırmanın bir diğer ortak sonucu ise, kadınların siber güvenlik kariyerine yönelik engellerin arasında, iş seçerken yaşadıkları tercih zorlukları ve olumsuz algılar bulunduğu. Bu sorunlara ek olarak, siber güvenlik alanındaki kadın sayısının az olmasının nedenlerinden biri de, sektörün hala bir "erkek kulübü" olarak algılanması. Bazı katılımcılar ise bilgi veya teknik beceri eksikliğinden söz ediyor. Bu durum, bilgi ve teknik yeteneklerin daha geniş bir kesim tarafından edinilebilir hale getirilmesiyle kadınların siber güvenlik alanına çekilme potansiyeline işaret ediyor. Tüm bu veriler ışığında, kadınları siber güvenlik kariyerine çekmek için sadece ilgi eksikliğini değil, aynı zamanda eksik bilgi ve deneyimi de ele almak gerekiyor. Bu, siber güvenlik alanında cinsiyet eşitsizliğini azaltma çabalarının daha kapsamlı bir bakış açısı benimsemesini gerektiriyor. Unutulmamalıdır ki, kadınların siber güvenlik konusundaki bilinci arttıkça, bu alanda kariyere yönelme oranlarının artabileceği gibi çevrimiçi ortamlarda da daha güvenli bir geleceğe doğru adım atılacaktır.
Boston Consulting Group tarafından yürütülen ve STEM alanlarında eğitim gören 2.000 kadınla gerçekleştirilen sektöre yönelik bu araştırma, internet güvenliği konusunda cinsiyet eşitsizliğinin önemli bir konu olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. King's College Londra'da yürütülen güvenlik ve gizlilik koruma tavsiyeleri ile davranış kalıplarının cinsiyetler üzerinden analizine odaklanan ve Usenix Güvenlik Sempozyumu’nda sonuçları paylaşılan başka bir araştırma ise, kadınların siber saldırılara karşı daha savunmasız olarak algılandığı ve güvenlik ve gizlilik teknolojilerine olan ilgilerinin erkeklere kıyasla daha düşük olduğunu ortaya koyuyor. Araştırma sonuçlarına göre, kadınlar çevrimiçi güvenlik alışkanlıklarını genellikle aile üyeleri ve arkadaşlarının önerilerine göre şekillendiriyor. Araştırmaya dahil olan kadın katılımcıların %75'i bu yöntemi benimserken, erkeklerde bu oran %24'ün altında kalıyor. Öte yandan, erkekler çevrimiçi kaynaklardan tavsiye alma konusunda kadınlardan daha aktif; erkeklerin %70’i çevrimiçi kaynaklardan yararlanırken, bu oran kadınlarda %35'te kalıyor. Araştırma, kadınların geniş bir çevrimiçi güvenlik aracı yelpazesini kullanma olasılığının daha düşük olduğunu gösteriyor. VPN, çok faktörlü kimlik doğrulama ve güvenlik duvarı gibi araçlar yerine, kadınlar daha çok yazılım güncellemeleri ve güçlü şifreler gibi basit ve erişilebilir güvenlik önlemlerine güveniyor. Bu veriler ışığında, çevrimiçi güvenlik fırsatlarının cinsiyet bakış açısından tekrar değerlendirilmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Ancak, bu eşitsizlikler sadece teknolojik değil, aynı zamanda ekonomik kaynak eksikliği, eğitim ve öğretim eksikliği, sosyokültürel varsayımlar ve kadınların toplumdaki rolleri gibi teknolojik olmayan engellerden de kaynaklanıyor.
Sonuç olarak
Bu engelleri aşmak ve kadınları güçlendirmek için, kamunun ve özel sektörün yanı sıra kadın kullanıcıların da daha fazla katılımını teşvik edecek çözümlere ihtiyaç bulunmaktadır. İki ayrı perspektiften durumu ortaya koyan bu araştırmalardan elde edilen bilgiler doğrultusunda çözümler ve stratejiler uygulanırsa olumlu etkiler gözlemlenebilir. Daha fazla çeşitlilik, daha güçlü bir inovasyon, daha az riskli hale gelen çevrimiçi ortam, daha iyi kariyer fırsatları nihayetinde toplumsal farkındalığı ve değişimi beraberinde getirecektir. Bu noktada, siber güvenlikteki cinsiyet eşitsizliğini ele almak ve çözmek için ortaya konan çabaların, sadece bu alanda değil, aynı zamanda toplumun genelinde olumlu değişimlere yol açacağını unutmamak önemlidir. Unutulmamalıdır ki, güvenli bir dijital gelecek için cinsiyet eşitliğini sağlamak, sadece bir zorunluluk değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.